Osman Bin Talhâ
"Yaptığın işi en iyi şekilde yap ve hiç bir işi küçümseme" hadis-i şerifinde belirtildiği gibi, bir işin hakkının verilmesi ve layıkıyla yerine getirilmesi yalnızca işi yapan açısından değil, işin muhatapları ve o işten etkilenecekler bakımından da büyük bir önem arz eder. Bu bağlamda yaptığımız her işin ferdi bir boyutu olduğu gibi başkalarını da ilgilendiren kamusal bir boyuta da sahip olduğu asla unutulmamalıdır.
Kâbe'nin anahtar hikayesinde olduğu gibi, dini ırkı ne olursa olsun işin erbabına, hakkı olana verilmesi bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı olumlu sonuçlar doğuracağı için insana değer ve saygı ifadesinin en güzel örneğidir.
Kâbe'nin Anahtar Hikayesi
Peygamber Efendimiz Kâbe’nin anahtarlarının getirilmesini ister. Bu görevi bilindiği gibi Hz. Ali’ye verir.
Hz. Ali, Osman Bin Talhâ’yı bulur. Anahtarları ister. Osman Bin Talhâ anahtarları vermeyi kabul etmez. “Kâbe’nin anahtarlarının yıllardır kendi soylarında olduğunu ve Hz. Muhammed’in peygamberliğine inanmadığını” söyler. Hz. Ali ısrar eder. Osman Bin Talha vermemekte direnir. Hz. Ali, Osman Bin Talhâ’nın elini sıkar, canını yakarak anahtarları zorla elinden alır.