• Millî Kültür

  • Millî Kültür

  • Kültür, milli; medeniyet, milletler arasıdır.

  • "Medeniyet gül alıp gül satmak, gülü gül ile tartmaktır. Ömer Özercan

Copyright 2024 - Custom text here

ADALET

Biz değirmenci gibiyiz, buğday getiren un, taş getiren kum alır. Adalet arayan taş getirip una talip olmaz, getirdiğiniz şeyle birlikte hakkınızdaki hükmü veren kendiniz olursunuz, değirmenci değil.

...

Medeniyet"in sayısız tanımı yapılmış. Bir tanım da biz yapalım: "Medeniyet gül alıp gül satmak, gülü gül ile tartmaktır.

Ömer Özercan

Sükut ikrardan gelir

"Sükut ikrardan gelir", yani "susmak kabullenmektir" sözünü hepimiz biliriz ve doğru olduğunu düşünürüz. Şüphesiz doğruluk payı veya doğru olduğu durumlar vardır ama yanıltıcı da olabilir. Bazen verecek uygun bir cevap bulamazsınız, ne deseniz hafif kalacaktır, muhatabınız dangalağın tekidir ve söyleyeceklerinizi anlaması mümkün değildir, daha da kötüsü yanlış anlamak için büyük bir çaba içindedir. Mecburen susarsınız. Bu ikrar/kabul değildir, "cevap vermeye değmez" veya "söylesem de zaten anlamayacaksın" sükutudur.

Ömer Özercan

Kıssadan Hisseler

Bu gibi yazıları okumak ve paylaşmak konusunda ihtiyatlı olunması gerektiğine dair değerlendirmeler.

1. "Yenir mi?", "mi" ayrı ve sonra soru işareti konacak; emir cümlesinin sonuna soru işareti konmaz, "bak ?" olmaz yani,

2. Kategorik olarak "alevilerin yemeği helaldir" demek doğru değildir. Alevinin de sünninin de yemeği helal veya haram olabilir. Aksine delil olmadıkça herkesin yemeğinin helal olarak kabul edilmesi icab eder.

3. "Alevinin yemeği yenmez" iddiası son derece yanlıştır. Alevinin yemeği yenir, gayet de iyi yemek yaparlar genel olarak.

4. Soru sormak iyidir, sorunun kalitesi ayrı bahistir, kötü soru insanı yobaz yapmaz. Soru sormaya ihtiyaç duyan kişi yobaz olamaz. Yobaz sormaya, öğrenmeye ihtiyaç duymayan kişidir.

5. Soru hoşunuza gitmedi diye "helal lokma dokunur size" çok ağır ve yanlış bir iddiadır. Soru sahibi hakkında büyük bir ithamdır ve su-i zan dinen yasaktır, bu itham haramdır. Alevileri koruyacağız veya aleviler hakkında yanlış bilinenleri, yanlış ithamları düzelteceğiz diye daha büyük bir yanlışa düşmemek gerekir.

Devamını oku...

Verdiğimiz Hüküm...

 

Linç ettiğiniz kişinin suçlu olmadığını öğrendiğinizde ne hissedersiniz?

Niyet okumada, zan'da, suç isnadında, yargılamada, hüküm vermede tedbirli, basiretli, adil ve merhametli olmak gerek; başkası hakkında hüküm verirken kullandığımız usul ve yasalarla yargılanırız. Aslında başkalarını yargılarken asıl hükmü kendi hakkımızda verdiğimizi unutmayalım.

Ömer Özercan

Milliyetciliğe Dair

Milliyetçiliğe dair...

Son günlerde arkadaşlar arasında "milliyetçilik" konusu revaçta. Kervana katılıp biz de listeye bir tanım/tarif ekleyelim:

Milliyetçilik; milliyetçi olan, öyle olduğunu düşünen veya iddia eden şahısların düşünüp yapmaları gereken şeylerdir. Öyle çok derin tefekkür, analiz, dil canbazlıkları, sofistike söylemler, model üretmeler, yüksek zekâ, büyük icat, zengin cüzdan, oy patlaması, TV'de açık oturumda rakiplerine haddini bildirmek falan değildir; daha basit ve anlaşılır tavır/tutum gerektirir: Feragat, fedakârlık, vakti/kalbi/bilgisi/tecrübesi ile gençlerin elinden tutmaktır. Hiç bir şey gençlerin eğitimi kadar bir milletin kaderini/geleceğini etkilemez; öyleyse gençlere hitap etmeyen, edemeyen, zaman ayırmayan, emek harcamayan kişiler akademisyen, yazar, milletvekili, iş adamı falan olabilir ama milliyetçi olamaz.

Mülkiyeti kendine ait bir yazlığı olan ve senede bir kaç ayını burada "tatil yaparak" geçiren, (hayat boyu üç beş gencin elinden tutup yol yordam öğretmemiş, sofrasına davet etmemiş, dertlerine ortak olmamış, halinden hatırından haberdar olmamış...) kişilerin, şehre dönüp "ne olacak bu milliyetçiliğin hâli?" diye sormaları çok tuhaftır.

Çocuğu kimya okuyup, İngiliz petrol şirketinde işe girdiği için sevinen, çocuğunun bu başarısından dolayı da çevresindekiler tarafından kendisi ve çocuğu tebrik edilen kişinin her gün milliyetçilik adına ahkâm kesmesi ne derece tutarlı bir davranıştır?

Devamını oku...

SEVGİ'YE DAİR

Birini sevmeniz, sizin sevdiğiniz kişiye lütfunuz değil, Allah'ın size lütfudur. Sevdiğiniz kişide hoşlanmadığınız bir şey görüp veya öfkelenip "artık seni sevmiyorum" derseniz onu değil kendinizi cezalandırırsınız; hem Allah'ın lütfuna karşı nankörlük etmiş hem de sevgiden kendinizi mahrum etmiş olursunuz. Hakiki sevgi işporta malı değildir, pazarlığı olmaz; pil gibi değil güneş enerjisi gibidir, üç günde tükenmez. Fiyatı pahalı bulmaya başladıysanız veya sevginiz pil gibi tükendiyse, siz zaten sevginin ne olduğunu bilmiyorsunuz, sevgiyi yaşamamışsınız demektir. Uranyum-238'in radyoaktif yarılanma ömrü bile 4.6 milyar yıl iken üç günde tükenen duyguya "sevgi" demek mümkün mü? Sevgiyi başkasına karşı lütuf veya ceza olarak görmekten vazgeçip, "hakiki insan" olma yolunda uranyum gibi tükenmez bir enerji ve hayat kaynağı haline getirebilirsek yolculuğumuz başlamış demektir.

Ömer Özercan

f t g m