• Millî Kültür

  • Millî Kültür

  • Kültür, milli; medeniyet, milletler arasıdır.

  • "Medeniyet gül alıp gül satmak, gülü gül ile tartmaktır. Ömer Özercan

Copyright 2024 - Custom text here

Satranç, Terbiye ve Hocalığa Dair Hatırladıklarım

Ömer Özercan

Satranç, Terbiye ve Hocalığa Dair Hatırladıklarım

Ortaokul ve lisede talebe iken satranç meraklısıydım. Okulda “eğitsel kol” adı altında çeşitli konularda ders harici faaliyetler vardı ve ben de “satranç kolu”ndayım. Aynı zamanda okulun satranç takımındaydım. İlk satranç hocam, okulun satranç faaliyetlerinde sorumlu olan ve lisede felsefe dersimize gelmiş olan Erdinç Bağdadi(1) idi. Erdinç Hoca, Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı kurucularından idi. Bir süre, kol faaliyeti saatinde İzmir Satranç Kulübü’nden Joan Arbil ve Ergun Gümrükçüoğlu okulumuza gelmiş ve takım oyuncuları başta olmak üzere meraklı bir guruba eğitim vermişlerdi.

Ergun Gümrükçüoğlu Türkiye Satranç Millî Takımı oyuncusu ve Türkiye şampiyonu idi. Joan Hanım da kadınlar Millî Takımı’nda ve Türkiye satranç şampiyonu idi.

Joan Hanım Amerikalıydı ve emekli büyükelçi Erdinç Arbil’in eşiydi. İzmir Alsancak’ta evlerinin bodrum katını Satranç Kulübü’ne tahsis etmişlerdi, evleri de kulüp gibiydi. Hafta sonları vaktimin büyük bir kısmı kulüpte veya Joan Hanım’ın evinde satranç oynamakla geçerdi. Evde muazzam bir “satranç kütüphanesi” vardı. Bildiğim bütün dünya şampiyonlarının ya kendi kitapları veya sonradan haklarında yazılmış ve oyunlarının analizlerinin yer aldığı kitaplar, ansiklopediler, teori ve analiz çalışmaları, kısacası satranca dair ne ararsanız vardı. İstediğim kitabı ödünç alıp okur, sonra iade ederdim. Joan Hanım üşenmeden çay, kola, yemek vs hazırlar, sorularımı cevaplar, oyunlarımı analiz eder, hatalarımı düzeltirdi. Kulüpte Ergun Bey ile de oynardık ve bu oyunlarda sadece strancın teknik yanlarını değil, “ustalığa” ve “üsluba” dair şeyler de öğrenirdim. 

Yıldırım oyununda iki defa Ergun Bey’e karşı kazandığımı, Ergun Bey’in hiçbir komplekse kapılmadan yüzündeki samimî tebessüm ile “Aferin, tebrik ederim!” deyişini unutmuyorum. “Rakibini katiyyen küçümsemeyeceksin, saygı duyacaksın ve her oyunu ciddiye alacaksın.” dediğini duyar gibiyim.

Ergun Bey’in Türkiye şampiyonluğu veya Millî Takım seçmeleri karşılaşması da hâlâ hatırladığım ve üzerimde tesiri olan bir hadisedir. Bu karşılaşmanın yapıldığı mekânda Ergun Bey, rakibi, hakem, Joan Hanım ve ben vardık. Bildiğiniz veya tahmin edebileceğiniz gibi ciddî, resmî satranç karşılaşmalarında seyirciler belli mesafeden ses çıkarmadan oyunu seyreder, oyuncular da başka biri ile kesinlikle konuşamaz; bunlar temel kurallardandır. Bu açık ve kesin kurala rağmen Ergun Bey hamlesini yaptıktan sonra yerinden kalkıp yanıma gelir; “Hamlemi nasıl buldun, sen olsan nasıl oynardın, oyunun gidişi hakkında ne düşünüyorsun?” diye sorardı. Ortaokul talebesi idim, sanırım yaşımın küçüklüğü sebebi ile ne rakibi itiraz etmiş, ne de hakem manî olmuştu. Talebeyi ciddiye almanın, değer vermenin unutulmaz bir misalidir bu hadise.

Joan Hanım’ın hocalığımı yaptığı sene İzmir Liselerarası Satranç Şampiyonası’na okul takımında katıldım. Karşılaşmalar esnasında Joan Hanım yanıma gelir, başarılar ve şans dilerdi. Bir gün gene her zamanki gibi yanıma geldi, yalnız bu defa yüzündeki tebessümde bir burukluk seziliyordu. Titrek bir sesle; “Ömer” dedi, “Özür dilerim ama sana bu defa şans dileyemiyorum çünkü oğluma karşı oynuyorsun!”

O maçı kazandım ama herhalde kazandığıma sevinmek yerine üzüldüğüm nadir oyunlardan biri idi. Oyundan sonra hocam yanıma geldi,  üzüntü ve sevinci bir arada yaşadığını hissettiğim bir halde beni tebrik etti. “Oğlumu yendin ama zaten bu galibiyet senin hakkındı, sen oğlumdan daha iyi bir oyuncusun.” dedi. Diyecek söz bulamadım, ben de hocam gibi karışık duygular içindeydim; bir yandan galibiyetin hazzı, diğer yandan hocamın oğluna karşı oynamış olmanın sıkıntısı.

Aradan kırk sene geçmesine rağmen unutmadığım; sevgiyi, saygıyı, ölçüyü, sabrı, insanlığı, adaleti, hocalığı, karşılıksız vermeyi ve daha pek çok güzel şeyi (bunların yanında strancın lafını etmeye bile değmez) öğrenme sürecimde üzerimde ödenmez hakları olan kıymetli hocalarıma naçizane bir vefa niyetine bunları yazma ihtiyacı hissettim.

Ergun Hoca’m 2009 senesinde vefat etti.(2) Joan hocam ise eşinin vefatı sonrası anavatanı Amerika’ya döndü.(3)

f t g m