• Millî Kültür

  • Millî Kültür

  • Kültür, milli; medeniyet, milletler arasıdır.

  • "Medeniyet gül alıp gül satmak, gülü gül ile tartmaktır. Ömer Özercan

Copyright 2024 - Custom text here

Hisarcıklıoğlu Camii

Ankara'nın Beştepe semtinde bulunan Hisarcıklıoğlu Camii, çağdaş çizgileriyle dikkatleri üzerine çekiyor. Yeni yapılan camiler içerisinde sekizgen planı vitray ve sedef işlemeleriyle, iç mimari tasarımıyla, mahfilleriyle, minaresi ve ışıklıklarıyla yepyeni çizgileri olan camide klasik islam tezyinatına farklı bakış açılarıyla sadık kalınmış.

Yeni yapılan camilerin genel özelliği olan loş ve kasvetli iç mekan, havasız ortam ve rutubet kokusu sinmiş halılar yok. Hisarcıklıoğlu Camii'ne girer girmez hiç ağır olmayan ve rahatsız etmeyen hoş bir koku dikkati çekiyor. Girişteki yüzlerce anahtarlı dolapcık hırsızlığa karşı ve emanet için yapılmış. İki tane sebil sizi karşılıyor. Halılar tertemiz. Girişin tam karşısında sekizgen planın ne manaya geldiğini anlatan  üç parçadan oluşan tabelanın hemen yanından son cemaat yerinden caminin haremine giriliyor.

Burada sizi dört basamaklı hoş bir kıvrımla uzayan bir merdiven karşılıyor. Karşınızda göze batmayan harikulade bir sedef işçiliği geliyor. Mihrabın sağ orta ve sol üstünde bulunan sedef işlerinde bir camide olması gereken "Allah, Muhammed ve cihâr-ı yâr-i güzîn efendilerimizin isimleri" mevcut. Mihrab ve minber birbiri yanında işlemeleriyle dikkat çekiyor. İç tasarım genel olarak o kadar sade ki aslında klasik çizgilerin orada olduğunu farketmeniz zaman alıyor.

Devamını oku...

SANAT GELENEĞİMİZ

Nerede bağlanıp nerede çözüldüğü kestirilemeyen bir târihin diliyle her adımda bir gûna konuşan Anadolu Selçuklu merkezleri, hâlâ yer yer mihraklar veren âbidelerinin bakiyeleriyle bugün dâhi öğünebilir.

Tokat'ın Gök Medresesi, Rüstem Paşa Camii, Erzurum'un Çifte Minaresi, Melikşah Künbedi, Sivas'ın Gök Medresesi, Niğde'nin Ak Medresesi. Karaman'ın Hatuniye Medresesi; Çifte minareli medreseleri, Akşehir'in Taş Medresesi, tepeden tırnağa takıp takıştırmış gelinler gibi, hâlâ Anadoiu'nun bağrında hesabı görülmüş şanlı bir târih macerasının rüyasını dokuyan eserlerden bazılarıdır.

Ama bu nasıl bir şahsî rüya ki, içinde Helenistik-Roma dünyasının san'at görüşüyle irtibat ve iştirak kurmamış, saf bir Ortaasya ikliminin damgasını taşımaktadır.


Böylece de Selçuklu'lar, derinlemesine kök saldıkları Anadolu topraklarında fikrî ve bediî güçleriyle, ayrı bir medeniyetin örneklerini vererek Helenistik-Roma verimlerinin karşısına çıkmışlardır.

Öyle ki bir taraf, putperest ve politeist Greko-Romen bakiyelerine zemin teşkil ederken, diğer taraf, islâm'ın tevhidçi anlayışını san'at heyecanlany-e dile getirmeğe uğraşıyordu.


Bir dünya görüşü ve hayat felsefesinin cemiyet şartları içnde kalıplanıp ifadelenmesi demek olan mimarî, böylece Selçuklu'larda da, inanış ve düşünüşlerine, meydana getirdikleri san'at eserleriyle, ayna tutmakta idi.

Devamını oku...

Ahlat Emir Bayındır Kümbeti: Dünyadaki iki örnekten biri

Ahlat Emir Bayındır Kümbeti: Dünyadaki iki örnekten biri
 

Bitlis'in Ahlat ilçesi İkikubbe Mahalle'sinde bulunan Emir Bayındır Kümbeti'nin dünyada 2 örnekten birisi olduğu belirtildi.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim görevlisi Rahmi Tekin, Anadolu Türk mimarisine, mimar ve taşçı yetiştirmiş önemli bir kaynak olarak bilinen Ahlat'ın, tarihte mimarlarıyla da ünlü bir kent olduğunu belirtti. Tarihte Ahlat'ın ilim, irfan ve sanat merkezi olarak tanındığını anlatan Tekin, sanatkarları ancak yaptıkları eserlere isimlerini yazarak atmış oldukları imzalarla tanıyabildiklerini söyledi. Tercan'daki Mama Hatun Türbesi'nin, Divriği Ulu Camii'ni, Konya, Aksaray, Kayseri arasındaki Karatay Hanı'nı yapanların Ahlat'lı mimarlar olduğunu ifade eden Rahmi Tekin "Özellikle mezar ve türbe mimarisinde çok değişik türde örnekler vermiş bir yapı geleneğini yaşamaya devam ettirmiştir. İlçede bulunan Emir Bayındır Kümbeti ise Ahlat'ın en orijinal kümbetlerinden birisidir.

Sanat tarihçiler, Emir Bayındır Kümbeti'nin dünyada 2 tane örneğinin olduğu söylenmektedir. Birisi Ahlat'ta 15'nci yüzyılın sonunda işlenmiş, diğeri ise yine aynı tarihlerde Azerbaycan'ın Gence kentinde yapılmış bir şaheserdir. İki kümbet de "Baba-Can" isimli Ahlat'lı bir usta tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu kümbetin diğer özellikleri ise yanında mescidi ve zaviyesinin bulunması, tüm yapılarda vakfiyenin taşa işlenmesidir. İlhanlı, Osmanlı dönemlerinde ve öncelerinde vakfiye kağıda yazılırdı" dedi.

Devamını oku...

Yahya Kemal'de Şehir ve Mimari

Yahya Kemal'de Şehir ve MimariYahya Kemal'de Şehir ve Mimari

Yazan: Ekrem Hakkı Ayverdi

Denebilir ki Yahyâ Kemal’in sebeb-i hayâtı, yaşamasının sâiki, onu dev kuvvetiyle harekete getiren irâdenin menba’ı azametli, büyük bir milletin ferdi olmak sevinç ve gurûrudur. Hâlıkı, bu koca arı kovanında ona milletin dehâsını övmek vazifesini vermiş, o da bu hizmeti tehâlükle kabullenmiş, her nefes alışında ubûdiyet râh-ı müstakîminde îcâbını icrâ eylemiştir. Bu çizgiden çıkar gibi göründüğü ve gösterilmek istendiği demleri bile, lüzumlu malzemeyi beşeriyet kazanında kaynatıp kalıba dökmek ve şuûra intikal ettirmek için geçirdiği sancılı zamanlarıdır.

Yahyâ Kemal ifâde vâsıtası olarak, insanda sâdır olabilecek en asil mahsûl olan edebiyâtı, daha doğrusu şiiri benimsemiştir. Tabiî bu intihapta, meşrep ve kabiliyeti başlıca âmildi; fakat başka sâhalarda da şâyân-ı hayret nüfûz-ı nazar, idrak ve ifâde örnekleri verilmiştir.

Yahyâ Kemal şiir ve edebiyat için yaratılmıştı, bunda tereddüt yoktur. Bütün tekniğiyle nik ü bed’iyle bildiği bu sâhanın sâhibkırânı oldu. Böyle oldu da fikir adamı olmadı mı? Târihçi değil midir? Bunların küçük ve günlük tafsilâtına inmeden târihin halkalarını geçirip selsebil gibi akışını ortaya dökmemiş midir? Bizim şehâmetli târihimizin revnakını duyup duyurmamış mıdır? Bunun gibi mûsıkîmizin en derin mânâlarını kavrayan, anlayan da o olmuştur. Ve bu mûsîkiyi istihfâf edenleri görmek azâbı içinde ” Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden ” mısra’ını hâtifi, mâverâî edâsıyla o söylememiş midir?

Devamını oku...

Frank Lloyd Wright ve Şelale Evi

 

Frank Lloyd Wright 1867'de Richland, Wisconsin'de doğdu. 1877 Wisconsine taşındı ve Wisconsin Üniversitesine girdi. Okulda birkaç mekanik çizim ve temel matematik dersi gördükren sonra, Chicago'daki    J.L Silbee'nin ofisinde çalışmak için ayrıldı. Burada bir iki geçirdikten sonra Adler ve Sullivan gibi iki büyük mimar ile çalışmaya başladı. Wright, mimarlıkta yeni bir iç mekan kavramı geliştirdi.Halen günümüzde de devam eden tek fonksiyonlu mekan kavramını reddederek, ortak mekanları bulunan birbirine kenetlenmiş, iç içe mekanlar tasarladı. Wright, denemeleri boyunca kazandığı tecrübeler doğrultusunda 'Praire Evi' fikrini ortaya koydu. Bu ev tipi yataylığın ön planda olduğu, alçak, uzun, 'L' ve 'T' biçimi plan organizasyonlarına sahipti. Bu tasarladığında tuğla, odun gibi basit malzemeler kullanıldı.

1914 senesinde Tailesin Wisconsindeki Evi ve stüdyosu yanıp kül oldu.Yangımda eşi de olmak üzere ev halkının çoğunu kaybetti.Bu trajedi sonrası Wright mimari biçimini daha salt ve katı formlara yöneltti.1932 de Taliesin Vakfını kurdu. Bu vakıf yapı tasarım sektöründe eğitim görenlere burs vermekteydi. 4 yıl sonra Johnson evini şelale evini tasarladı ve inşaa etti. Bu eserler wrightin kariyerinde bir dönüm noktası oldu.Bunu üzerine tekrar ev mimarisine yöneldi.'Prairie Evi'nden sonra 'Usonian Evi'ni geliştirdi. Bu tasarım ile düşük gelir düzeyine sahip insanların konut ihtiyacına cevap vermiş oldu.

Wright yaşamına son dönemlerinde büyük projelere imza attı. Kuşkusuz Batı Taliesin onun için önemkiydi bir kış geri döndü ve Phonix Arizona'da stüdyosunu inşaa etti ve 1959 senesinde Batı Taliesinde öldüTasarım anlayışı ise kendisi biçim ve fonksiyon birdir diye özetlemiştir. Japon mimarisi, De stijl, Fonksiyonalizm ve Ekspresyonalizm etkilendiği akımlar arasında görülür.

Devamını oku...

f t g m